Yayınlanma Tarihi: 17.07.2025 22:33 / Dünya Haberleri Robb Woodwerth Robb Woodwerth

Uzmanlar, Yemen’deki Husilere Karşı ABD’nin Harekete Geçmesini İstiyor

Uzmanlar, Yemen’deki Husilere Karşı ABD’nin Harekete Geçmesini İstiyor

Uzmanlar, İran destekli Husilerin Kızıldeniz’deki ölümcül saldırılarıyla küresel deniz taşımacılığını tehdit etmesi nedeniyle ABD’nin Yemen hükümetine destek vermesini talep ediyor.

Yemen’in Meşru Hükümetine ABD Desteği İçin Artan Çağrılar

İran destekli Yemenli Husi hareketinin Kızıldeniz’deki gemilere ve İsrail’e yönelik artan saldırılarıyla birlikte, dış politika uzmanları ve ABD’li yetkililer kararlı Amerikan müdahalesi çağrılarını yoğunlaştırıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, Husi saldırılarını sert bir şekilde kınayarak bu tehditlerin küresel ticaret, denizcilerin güvenliği ve bölgesel istikrar açısından ‘kabul edilemez’ olduğunu belirtti.

Ortadoğu uzmanı ve Başkan Donald Trump’ın eski danışmanı Walid Phares, Yemen’in sürgündeki meşru hükümetine ve Güney Geçiş Konseyi’ne (STC) ABD desteğinin yeniden sağlanması gerektiğini savundu. Phares, Aden yakınlarında faaliyet gösteren STC’nin güney güçlerinin, son yıllarda Husilere karşı en önemli başarıları elde ettiğini vurguladı. Bu güçlerin, Kızıldeniz boyunca stratejik noktaları, özellikle de önemli liman şehri Hudeyde’yi geri alabilmesi için ABD’nin finansal, askeri ve lojistik destek vermesi gerektiğini belirtti.

Phares, “Amerika Birleşik Devletleri, bu güney güçlerini yeniden Kızıldeniz kıyısında kara operasyonları için desteklemeli, finanse etmeli ve eğitmeli, özellikle de Hudeyde gibi hayati liman kentlerini geri almak için,” dedi. Ayrıca kuzeyde hükümete bağlı birliklerin başkent Sana’ya doğru ilerlemesinin ve müttefik hava kuvvetlerinin kritik hava desteği sağlamasının, Husilerin kontrolünün çökmesine ve küresel deniz taşımacılığına yönelik tehdidin sona ermesine yol açabileceğini dile getirdi.

Şiddetin Tırmanışı ve Küresel Sonuçlar

Son haftalarda durum hızla kötüleşti. Mayıs ayında ABD hava saldırılarından sonra saldırıları durdurma sözü vermelerine rağmen, Husiler Kızıldeniz’deki ve İsrail’deki hedeflere yönelik saldırılarını yeniden başlattı ve artırdı. İsrail ve uluslararası raporlara göre Husiler, Magic Seas isimli kuru yük gemisinin batmasından, 15 mürettebatın ölmesi veya kaybolmasından ve diğer ticari gemilere yönelik saldırıların yol açtığı felaket boyutundaki petrol sızıntılarından sorumlu.

İsrail askeri yetkilileri, Husi kontrolündeki limanlara düzenlenen saldırıların İran’dan gönderilen silahların İsrail ve müttefik hedeflere ulaşmasını engellemeye yönelik olduğunu belirtti. Bu saldırılar, her yıl 1 trilyon dolarlık malın geçtiği Kızıldeniz’de uluslararası deniz taşımacılığını ciddi şekilde aksattı ve doğrudan tehdit altına aldı.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, “Bu son saldırılar can kayıplarına, denizcilerin yaralanmasına ve gemilerin batmasına yol açtı. Husi saldırıları, denizcilerin hayatını tehlikeye atmaya, bölgedeki ekonomilere zarar vermeye ve çevresel felaket riski oluşturmaya devam ediyor,” dedi. Sözcü, küresel deniz seyrüsefer özgürlüğünün ve İsrail’in meşru savunma hakkının korunması gerektiğini vurguladı.

ABD Savunma Bakanlığı, İran veya vekil güçlerinin olası bir tırmanışına karşı hazır olduklarını teyit etti. Savunma Bakanlığı Sözcüsü Sean Parnell, “Savunma Bakanlığı, bölgede çatışmayı genişletmeye veya tırmandırmaya çalışan herhangi bir devlet veya devlet dışı aktöre yanıt vermeye hazırdır,” diyerek, Amerikan güçlerinin tehdit edilmesi halinde kararlı şekilde hareket edeceğini belirtti.

Politika Değişiklikleri ve Gelecek Senaryo

Trump yönetimi, kısa süre önce Husi hareketini yeniden yabancı terör örgütü olarak tanıdı ve önceki bir kararı geri aldı. Yemen’in meşru hükümeti ve güney güçlerinin desteklenmesine yönelik baskı artarken, uzmanlar Husilerin devrilmesinin, İran etkisinden bağımsız, birleşik ve Batı yanlısı bir Yemen devletiyle müzakere yolunu açacağı görüşünde.

Saldırılar sürerken uluslararası toplumun gözü ABD’nin atacağı adımlarda. Sonuçlar yalnızca Yemen ve komşularının istikrarını değil, aynı zamanda dünyanın en kritik deniz ticaret yollarından birinin güvenliğini ve ABD’nin Ortadoğu’daki gelecekteki rolünü de şekillendirecek.