Yayınlanma Tarihi: 28.06.2025 22:06 / Dünya Haberleri Glenne Bech Glenne Bech

ACLU, Trump’ın Doğumla Vatandaşlık Kararnamesine Dava Açtı

ACLU, Trump’ın Doğumla Vatandaşlık Kararnamesine Dava Açtı

ACLU, Trump’ın doğumla vatandaşlık kararını engellemek için toplu dava açtı; Yüksek Mahkeme politikanın uygulanmasının önünü açtı.

Yüksek Mahkeme Kararının Ardından Hukuki Mücadele Başladı

Yüksek Mahkeme’nin ülke çapındaki tedbir kararlarının kullanımını kısıtlayarak Trump yönetimine önemli bir zafer kazandırmasının hemen ardından, Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU) öncülüğünde bir koalisyon, Başkan Donald Trump’ın Ocak ayında imzaladığı doğumla vatandaşlık hakkına ilişkin kararnameye karşı büyük bir hukuki mücadele başlattı. New Hampshire’daki federal mahkemede açılan dava, Amerika’da doğan ve anneleri ülkede yasa dışı ya da geçici olarak bulunan, babaları ise ABD vatandaşı veya yasal daimi ikamet sahibi olmayan çocukları vatandaşlıktan hariç tutmayı hedefleyen bir politikayı hedef alıyor.

Yüksek Mahkeme’nin 6’ya 3’lük kararı, kararnameyle ilgili yasalara doğrudan değinmese de, Trump’ın doğumla vatandaşlık politikasının en azından ülkenin bazı bölgelerinde uygulanmasının önünü açıyor. Alt mahkemeler, yeni standardı dikkate alarak mevcut kararlarını yeniden gözden geçirmek için 30 gün süreye sahip.

ACLU, New Hampshire ACLU, Maine ACLU, Massachusetts ACLU, Legal Defense Fund, Asian Law Caucus ve Democracy Defenders Fund tarafından temsil edilen davacılar arasında, vatandaşlık hakkı tehlikede olan çocuklar ve aileleri bulunuyor. Dava, başkanlık kararının, “Amerika Birleşik Devletleri’nde doğan veya vatandaşlığa kabul edilen ve yargı yetkisine tabi olan herkesin vatandaş olduğunu” garanti eden On Dördüncü Değişiklik’i doğrudan ihlal ettiğini ileri sürüyor.

Şikayette ayrıca, ABD’de doğan göçmen çocuklara vatandaşlık hakkı tanıyan 1898 tarihli United States v. Wong Kim Ark Yüksek Mahkeme kararına atıf yapılıyor. Avukatlar, Trump’ın politikasının, yasal statü ve eşit haklardan mahrum kalacak “kalıcı, nesiller arası bir alt sınıf” yaratacağını savunuyor.

Bu, yönetimin kararına karşı açılan ilk dava değil. Aynı koalisyon, Ocak ayında politikanın etkilediği üyeleri olan sivil toplum kuruluşları adına New Hampshire’da ayrı bir dava açtı. O dava, ilgili üyeler için koruma sağladı ve şu anda 1. Temyiz Mahkemesi’nde beklemede.

Yüksek Mahkeme çoğunluğunun gerekçesini yazan Yargıç Amy Coney Barrett, mahkemenin kararının yalnızca federal mahkemelerin sağlayabileceği hukuki çözüm yollarının kapsamıyla ilgili olduğunu, kararnameyle ilgili anayasaya uygunluk değerlendirmesi yapılmadığını vurguladı. Muhalif Yargıç Sonia Sotomayor ise, etkilenen ailelerin hızla toplu dava açması ve geçici tedbir talep etmesi gerektiğini belirtti ve alt mahkemeleri bu gibi acil davalarda hızlı davranmaya çağırdı.

“Yüksek Mahkeme’nin kararı kesinlikle başka bir şey ima etmiyor; Başkan Trump’ın tek bir çocuğun vatandaşlık hakkını ayaklar altına almasına izin vermemek için mücadele ediyoruz,” diyen ACLU Göçmen Hakları Projesi müdür yardımcısı Cody Wofsy, ACLU of New Hampshire direktörü Devon Chaffee ise, “Ülkemizde doğanlar arasında vatandaşlığa layık olanı hiçbir politikacı belirleyemez,” dedi.

Barbara ve diğerleri v. Trump ve diğerleri isimli dava Honduras, Tayvan, Brezilya ve ABD’den davacıları kapsıyor; New Hampshire’lı bir anne, dördüncü çocuğunun vatandaşlıktan mahrum bırakılmasından endişe ediyor. Savunucular, kararname durdurulmazsa binlerce ABD doğumlu çocuk ve aileleri için hayatı değiştiren sonuçlar doğuracağı uyarısında bulunuyor.

Beyaz Saray sözcüsü Liz Huston, Yüksek Mahkeme kararını hükümete karşı yürütülen “araçsallaştırılmış hukuk savaşının” reddi olarak nitelendirirken, Başkan Trump’ın “Önce Amerika” gündemini uygulamaya devam edeceğini söyledi. Yönetim, davalar ilerledikçe doğumla vatandaşlık hakkının esasına ilişkin savunmasını sürdürmeye ve politikanın sınır güvenliği ile ulusal egemenlik için hayati olduğunu vurgulamaya hazır.

Hukuki mücadelenin şiddetlendiği süreçte, alınacak karar yalnızca ABD’de doğumla vatandaşlık hakkının geleceğini değil, aynı zamanda göç hukuku ve yürütme yetkisi arasında kalan ailelerin kaderini de belirleyecek.