
Paramount ve CBS’in Trump Davası Anlaşması Tepki Çekti
Paramount ve CBS, Trump’ın 20 milyar dolarlık davasında anlaşmaya vararak hukukçulardan ve basın özgürlüğü savunucularından sert eleştiriler aldı.
Trump’ın Yüksek Profilli Davasında Anlaşma
Paramount Global ve CBS, Başkan Donald Trump’ın 20 milyar dolarlık seçimlere müdahale davasında anlaşmaya vardı. Bu karar, hukuk, gazetecilik ve siyaset dünyasında geniş çaplı tepkiye neden oldu. Dava, CBS News’in dönemin Başkan Yardımcısı Kamala Harris ile yapılan bir “60 Minutes” röportajını seçim öncesinde manipüle ettiği iddiasına dayanıyordu.
Pek çok hukukçu ve Paramount’un kendi avukatları davayı temelsiz bulmasına rağmen, şirketler sekiz haneli bir tutarda anlaşma yoluna gitti. İçerden kaynaklara göre, Paramount’un kontrol hissedarı Shari Redstone’un Trump’ın FCC’sinden Skydance Media ile planlanan birleşme için onay alma baskısı bu kararda etkili oldu.
Basın Özgürlüğü Üzerinde Geniş Tepki
Anlaşma, gazeteciler, medya gözlemcileri ve basın özgürlüğü savunucuları tarafından sert şekilde eleştirildi. Senatör Bernie Sanders, bu anlaşmanın “hem Birinci Anayasa Değişikliği hem de hükümet şantajı açısından son derece tehlikeli bir emsal” oluşturduğunu söyledi. Senatör Ron Wyden ise Paramount’u rüşvet almakla suçladı ve federal inceleme tehdidinde bulundu.
Amerikan Sivil Haklar Birliği direktörü Ben Wizner, davayı “asılsız” olarak nitelendirerek şirketin kararını gazeteciliğin temel değerlerine ihanet olarak gördü. Freedom of the Press Foundation ise kararı basın özgürlüğü için “karanlık bir gün” olarak değerlendirdi ve bu tür tavizlerin medya kuruluşlarını yasal olarak daha da savunmasız hale getireceğini savundu. Kurumun savunuculuk direktörü Seth Stern, Paramount yöneticilerini sorumlu tutmak için yasal yolları zorlayacaklarını açıkladı.
Birinci Anayasa Değişikliği hukukçuları da bu endişeleri dile getirdi. Ünlü avukat Floyd Abrams anlaşmayı basın özgürlüğüne yönelik tehdit olarak nitelerken, FIRE Başhukuk Müşaviri Bob Corn-Revere, kararın hükümet yetkililerini medyaya daha fazla baskı yapma konusunda cesaretlendirebileceğini söyledi: “Bu anlaşma, başkanı basına karşı asılsız davalar açmaya devam etmesi için daha da cesaretlendirecek.”
Anlaşma Koşulları ve Tepkiler
PEN America’dan Tim Richardson, Paramount’u CBS gazetecilerini korumamakla suçladı ve anlaşmanın, medya şirketlerinin kar baskısı altında baskıya boyun eğebileceğini gösterdiğini savundu. Richardson ayrıca başka bir büyük medya kuruluşunun da Trump ile benzer bir davada anlaşmaya vardığını ve bu durumun medya bağımsızlığına yönelik artan risklerin altını çizdiğini belirtti.
Heritage Foundation medya uzmanı Tim Young ise anlaşmadan memnun olduğunu ancak bunun kamuya mal olmuş kişilerle ilgili medyanın yaklaşımını değiştirmeyeceğini söyledi.
Paramount ise anlaşmayı, uzun dava süreçlerinin öngörülemeyen maliyet ve risklerinden kaçınmak amacıyla savundu. Şirket, anlaşmanın iş hedeflerine odaklanmayı sağladığını belirtti. Bazı kaynaklara göre, anlaşma tutarı 30 milyon doları aşabilir ve bu meblağdan Trump’ın başkanlık kütüphanesi ile muhafazakâr projelere fon ayrılabilir; ancak Paramount’un mevcut yönetimi bu iddiaların bir kısmını reddediyor.
Anlaşma kapsamında, CBS herhangi bir kabahat kabul etmedi ve özür dilemeyecek. Ağ, gelecek başkan adaylarıyla yapılan röportajların tam, düzenlenmemiş transkriptlerini yayınlamayı yeni editoryal standart olarak benimsedi. Trump’ın hukuk ekibi ise anlaşmayı bir zafer olarak niteleyerek bunu medya “yanlışı ve sahtekarlığı” için hesap verme olarak tanımladı.
Bu tartışma, hükümet ve medya arasındaki gerginliğin yanı sıra basın özgürlüğü ve hukuki sorumluluk sınırları konusundaki tartışmaları da derinleştiriyor. Paramount yöneticilerinin şeffaflık ve yasal inceleme talepleriyle karşı karşıya kaldığı bu davanın, basın ve siyasi güç arasındaki ilişkiyi uzun süre etkilemesi bekleniyor.