
Uzmanlara Göre İran, Saldırılara Rağmen Nükleer Programını Sürdürüyor
ABD ve İsrail saldırılarına rağmen İran, nükleer silah hedefinden vazgeçmedi; diplomasi kozunu oynuyor ve BM denetimini kısıtlıyor.
Ağır Hasara Rağmen İran'ın Nükleer Programı İlerliyor
ABD ve İsrail’in son hava saldırılarında önemli tesisleri ağır hasar gören İran, nükleer hedeflerinden vazgeçmiyor. Foundation for Defense of Democracies İran Programı Kıdemli Direktörü Behnam Ben Taleblu'ya göre, rejimin ana hedefi hâlâ nükleer silah üretmek. "Onarma, yeniden inşa ve yeniden yapılandırma, İran İslam Cumhuriyeti’nin temel yaklaşımı olacak," diyen Ben Taleblu, rejimin Fordow, İsfahan ve Natanz’daki saldırıların ardından nükleer kapasitesini geri kazanmaya çalıştığını belirtti.
İran rejimi sözcüsü Fatemeh Mohajerani, üç nükleer tesiste "ciddi hasar" olduğunu doğruladı ancak saldırılardan önce zenginleştirilmiş uranyum ve santrifüjlerin taşınıp taşınmadığı ya da kaybın boyutu hakkında ayrıntı vermedi. Trump yönetimi hedef alınan tesislerin "yok edildiğini" iddia ederken, İsrailli yetkililer durumun yakından izlendiğini ve İran’ın sonraki adımlarına karşı temkinli olduklarını açıkladı.
ABD ve İsrail’den uzmanlara göre, İran "bunker buster" bombalarının etkilerini değerlendiriyor ve nükleer altyapısını onarmaya odaklanıyor. Ben Taleblu, İran’ın uluslararası diplomasiyi kullanarak zaman kazanmaya çalışacağına, gerektiğinde müzakereleri uzatıp yeniden başlatacağına dikkat çekti. "Rejim, herkesi oyalamaya yönelik diplomatik stratejisini sürdürecektir," dedi.
Diplomasi, UAEA Erişimi ve Köklü Nükleer Vizyon
Bu hafta İran, Başkan Donald Trump'ın kısa sürede başlayabileceğini açıkladığı ABD ile görüşmelere açık olduğunu belirtti, ancak İranlı yetkililer hızlı bir ilerlemenin gerçekçi olmadığını söyledi. Aynı zamanda İran yönetimi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile tüm işbirliğini askıya aldı. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tammy Bruce, bu adımı "kabul edilemez" olarak nitelendirdi ve İran'ın barış ve refah yoluna girebileceği bir dönemde bu kararı eleştirdi.
Güvenlik uzmanlarına göre, UAEA erişimini kısıtlamak, İran’ın gelecekteki müzakerelerde pazarlık gücünü korumasına, rakipleri arasında bölünme yaratmasına ve nükleer programının gerçek durumunu gizlemesine yardımcı oluyor. "İran İslam Cumhuriyeti’nin şu anki en tehlikeli yeteneği diplomatik kabiliyetidir," diyen Ben Taleblu, rejimin nükleer altyapısını yeniden kurarken müzakereleri kendi lehine kullanmada usta olduğunu vurguladı.
Ben Taleblu, denetimi sınırlandırarak İran’ın diğer ülkeleri istihbarata daha fazla bağımlı hale getirdiğini, bunun ise çelişkili değerlendirmelere ve daha fazla belirsizliğe yol açabileceğini söyledi. Bu yaklaşımın kökeninin 1980’li yıllarda, İran’ın güvenlik doktrininin füze, İHA ve nükleer programlarını bir araya getirdiği Irak savaşı dönemine dayandığını belirtti.
"Bu nükleer programı yeniden başlatarak, İran İslam Cumhuriyeti bir bilim fuarı deneyi yapmıyordu," diyen Ben Taleblu, "nihai caydırıcıyı arıyorlardı, çünkü bölgenin ve dünyanın nasıl olması gerektiğine dair bir vizyonları vardı ve devletin tüm kaynaklarını bu vizyonun arkasında kullanmaya hazırdılar" ifadelerini kullandı.
Askeri kayıplara rağmen uzmanlar, İran’ın on yıllardır süren nükleer takıntısının kolay kolay değişmeyeceğini vurguluyor. ABD ve İsrail yetkililerinin, İran nükleer hedeflerine ulaşmak için uyum sağladıkça ve diplomatik kozlarını öne çıkardıkça, süreci yakından izlemeye devam edeceği öngörülüyor.